MENÜLER

  Yüz milyonlarca insanın, devasa sanal bir alemde, 365 günün her dakikasında, sayısız içerik yaratması ve paylaşması, ilişkiler kurması, eğlenmesi; ayakkabıdan pırlantaya kadar istediği her şeyi satın alması; takdir ettiğini alkışlaması, beğenmediğini protesto etmesi, örgütlenmesi hatta devrimler yapması, muazzam ama bir o kadar da akıl almaz bir şey. Erick Schmidt, “İnternet, insanoğlunun tam olarak anlamadan inşa ettiği az şeyden birisidir.” der

İnsanların sosyal medyaya olan ilgisi, markaların iletişim davranışlarını da kökten değiştirdi. Markalar, iletişimlerinde televizyon, gazete gibi geleneksel mecraları daha az kullanmaya; Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde ise daha fazla faaliyet göstermeye başladılar. Bu siteler, marka yöneticilerinin günlük hayatlarının bir parçası oldu.

İnternetten alışveriş, hala toplam ticaretin çok küçük bir kısmını oluştursa da, internetin alışverişçi davranışlarını üzerindeki etkisi her geçen gün katlanarak artıyor. İnternetten alış veriş yapmasa bile, satın alacağı ürün ile ilgili bütün bilgileri internetten öğrenen, elindeki akıllı telefonuyla mağazadaki ürünün fiyatını ve özelliklerini kıyaslayan bir tüketici var artık markaların karşısında. Bu tüketicinin hayatta ne yapmak istediğini, önündeki engellerin neler olduğunu ve bunları aşmak için ona sosyal medya aracılığıyla nasıl destek olacağını söylemeyen markaların, rekabet etme şansı her geçen gün azalıyor.

Ama birçok marka henüz sosyal medyanın ruhunu anlamış değil maalesef. Bu markalar sosyal medyayı da, gazete, televizyon gibi bir mecra zannediyorlar. Oysa paylaşım sitelerinin, sadece teknik olarak değil mantık ve felsefe olarak da kendine has kuralları var. Markaların bu yeni dünyayı anlamaları ve kendilerini bu dünyaya uyarlamaları gerekiyor. (Guy Kawasaki) 
 
  Küçük ya da büyük ölçekli olması fark etmeksizin her e-ticaret firmasının önemsemek durumunda olduğu sosyal medya kanalları ile şirketler hem müşterileriyle iletişim kuruyor (kurmayanlar da var, belki de en büyük hata onların) hem de marka algılarını kuvvetlendiriyorlar. Sosyal ağlarda olmayanlar ise (istisnalar hariç) yarışa 1-0 geride başlıyor.
Ama yine de sormak lazım: Sosyal medya, online satışlara etki ediyor mu?
Yapılan hesaplamalara göre bugün itibarıyla sosyal medyanın satışlara olan etkisi yüzde 1 civarında. Öte yandan tüketicilere sorduğumuzda her 10 kullanıcıdan 1’inin satış öncesinde sosyal medyadan etkilendiğini ve sosyal medyada yer alan markalara daha çok güvendiklerini öğreniyoruz. 2015’te ise e-ticaret şirketlerinin gelirlerinin yüzde 6,1’nin Facebook’tan gelmesi bekleniyor.
Bunun yanında aslında sosyal ağlarda yer almak demek tüketicilerin de sizinle beraber o mecrada yer alması demek. Yapılan bir araştırmaya göre tüketicilerin sosyal ağlarda paylaştığı her bir içeriğin (video, yorum, tavsiye, e-posta vb) satış anlamında belli bir değeri var.
Bu arada Türk e-ticaret şirketlerinin sosyal ağlarda attıkları adımların da takip edildiğini not düşelim. Tabi Türkiye’deki dijital ajanslar da sosyal kavramların ticaretle olan ilişkisini çok ama çok önemsiyor.
Sosyal medya dev bir alan ve her bir kanalın kendine has bir tarzı var. Satışa etkisi beklenildiği kadar olmayabilir ancak yenilikçi yöntemler ile satışlara fayda yaratıldığını da görüyoruz. En önemlisi ise marka konumlamasının gerçekleşmesi ve iletişimin arttırılması.